HAKKINDA YAZILANLAR

Bu bölümde Aşık Ziya'yı dostlarının anlatımından tanıyacaksınız...

BETÜL ÖVÜNÇ'ÜN KALEMİNDEN AŞIK ZİYA

Omuzunda tüfeği ile yaylaların, dağların avcısı idi o. Karıncayı bile incitmekten korkan bir avcı…
Tüfeği; sazı idi.
Yaylası; gönül.
Avı; sevgi idi, dostluk idi…
            Bir tek dağ vardı yürek haritasında; gönül dağı.
            Aşık Ziya o gönül dağının şahini oluyordu kimi zaman. Öylece sessiz uçuyordu gönül dağında. Mavi göklerinde gönül dağının, yorgunluğunu paylaşıyordu gelen geçen turna katarlarının. Sonra sessizliği mızrap olup dokunuyordu sazındaki tellere. Türkçe Türkçe türküler söylüyordu gönül dağının kırgın simasına. Yaylaları, dağları, kuzuları, çobanları anlatıyordu o. Toynaklarının sesi üç kıtadan haber taşıyan kanatlı atları anlatıyordu Aşık Ziya…
            Şiirleri… gönül dağının verimli tarlalarından fışkıran, bereketi Hakk’tan, ışkına durmuş filizdi. Her biri bir yaşanmışlığın şahidiydi şiirleri. Dört mevsimdi şiirleri. Hüzünleri ile üşüten, heyecanında gelincikler açan, bayrakla kucaklaşıp toprağa düşen canları anlatırken temmuz sıcağında ciğeri yakan, gönle küsmüşlüklerde gazel yaprağı olup savrulan şiirleri…
            İşte böyle tanıdım Aşık Ziya’yı. Her şeyden önce iyi bir insan, iyi bir dost, adam gibi adamdır Ziya Şahin. Bir insan, tüm yaşanmışlığını, hissiyatını, iç dünyasını ancak bu kadar yansıtabilir sazına ve sözüne… Son kitabı “DAĞLARA DÖNECEĞİM” de aslında gittiği, döndüğü yer kendi yüreğidir. Dağ gibi yüreği ile dar mekanda daralır o. Sazına sözüne dar gelir suni ortamlar. Yaylalara dağlara döner yüzünü…
            Kimi zaman bir çocuk olur şiirlerinde. Büyük bir kalemle yazdığı şiirler aslında küçük bir çocuğun kocaman duygularıdır. Kırgınca, küskünce ama özlemle babasının ceketini çekiştirerek “sev beni” diyen bir çocuk yansır şiirlerine tuttuğu aynaya… Öksüz yüreğine inat anaya özlem vardır şiirlerinde anaya sevda.. vatana duyduğu sevda gibidir bu sevda.
            Kısacası Aşık Ziyanın şiirlerinde aile bağları, toplumsal sorunlar gibi sosyal konulardan tutun da vatan-millet sevgisine kadar her konu itina ile işlenmiştir. Ama illaki sılaya hasret ve zamanın akışına inat geçmişe özlem… Tüm bunları gönül dağında toplamıştır Aşık Ziya. Bu gönül dağının feryadı ise sazının tellerine çarpmış ve yankı yankı türkü olmuştur onun dilinde.
            Dağların ozanı… Yürek adamı… Okkalı şair Aşık Ziya’ya başarılarının devamını diliyor “iyi ki varsın ozan” diyorum.
 
BETÜL ÖVÜNÇ 

 

Şair NURKAL KUMSUZ 'un gözüyle Aşık Ziya
(Anasam Anadolu Şairler ve Yazarlar Sözlüğünden):

10 Mart 1961'de Kayseri ili, Pınarbaşı ilçesine Pazarören kasabasında dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Pazarören'de tamamladı. Mimar Sinan Öğretmen Lisesi'ni bitirmesine rağmen özel sebepleri yüzünden okuyamadı. İş hayatına atıldı. Değişik işlerde çalıştı. 1983 yılından beri bir kamu kuruluşunda çalışmaktadır.
Ziya Şahin, özlem dolu bir arayışın şairidir. Derviş gönlü ve yorgun zihni ile adeta kendisi ile başlayacak yeni bir şeyin peşinde, gür bir sesin sahibidir. Şiirlerinde Anadolu insanının duyarlılığını hayatın zor şartlarındaki asil tavrıyla tablolaştırır.
Yorgun ve ezik insanlar bile onun yüreğinden umutla seslenir. Sosyal konuları hüzünlü, milli konuları gururlu, dini konuları huzurlu bir havada yansıtır. Taşlamalarında ise, sesi adeta yankı yapar. Yaşadıklarını değerlendirirken de, yaşayacaklarına kılavuz ışığı olacak anlamı katar.
Mahalli kelimelerle zenginleşen bir dil anlayışını benimser. Serbest tarz ile hece ölçüsünü aynı başarıyla kullanır.
Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları, şiirleri yayınlanan Ziya Şahin'in "Anadolu Hececileri 5 (ortak 2001)" isimli şiir kitabı vardır. Türkü formunda besteleri de olan şairin basılmaya hazır pek çok kitabı bulunmaktadır.

OZAN ERBABİ'nin gönlündeki Aşık Ziya:

Ozan Erbabi'yi tanıyanlar, onun hiciv şairi olduğunu, methiyeler düzmeyi beceremediğini bilirler. Amma, "Yiğidi öldür, hakkını ver" atasözü de bir gerçeği yansıtır.

Aynı köyün çocuğuyum onunla. Can Pazarören'imizi Muhteşem bir anlatımla destanlaştırdığı o güzel şiirindeki Kekeç Apdulla'dan bende lokum alırdım, Sıhhiye Memmet'den birlikte derman arardık, Ökkeş'e birlikte yandık, unutulmaz insan Toybuk'lu Bebek Çalık'ın (babam) arkasından birlikte Üç kulhü, bir elham saldık.

Biz çocuktuk, Aşık Ziya sazı eline alıp dağlara çıktığında. Mevlana'yı, Yunus'u, Fatih'i, Yavuz'u, Kürşat'ı, Oğuz'u hep ondan öğrenirdi mahallenin çocukları. Melikgazi'nin ayranını şehrin kolasına değişmeyen, Köşker Dağının kekik kokusunu şehrin parfüm kokusuna yeğleyen bir güzel insandır Aşık Ziya.

Şair Bedri Rahmi diyor ki:"Ben şiiri ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü dinlesem, şairliğimden utanırım." Ben de ne zaman Aşık Ziya'yı görsem bu mısralar gelir aklıma.

Uzun lafın kısası, aşığı aşk diliyle anlatmak gerek:

Onun gibi yiğit gelmez aleme,
Anlatmaya yetmez hece, kelime.
Yine de sarıldım kağıt kaleme,
Sazıyla ğerçeği yazandır Ziya'm,
Milletine aşık, ozandır Ziya'm.

Unutmadı ejdadını, dününü,
Bir kutlu sevdaya verdi gönlünü,
Bu yolda harcadı bütün ömrünü,
Maziden atiye gezendir Ziya'm,
Milletine aşık, ozandır Ziya'm.

Haksızlık görünce asla susmadı,
Zalime eğilip, korkup pusmadı.
Sazının telini bir gün kısmadı,
Fitneyi, fesadı bozandır Ziya'm,
Milletine aşık, ozandır Ziya'm.

"Vatan" denilince olur bir deli,
Kalbinden dökülür aşkının seli.
İyileri sevdi Yunus misali,
Kötüye Yavuzca kızandır Ziya'm,
Milletine aşık, ozandır Ziya'm.

"Ziya" aydınlatır, "ışık" demektir,
"Ozan" doğruluğa aşık demektir,
"Aşık" her sevdaya beşik demektir,
Sevdasını dağa çizendir Ziya'm,
Milletine aşık, ozandır Ziya'm.

Rabbim yar ve yardımcın olsun ağabeyim...

 
YÜKSEL KALKAN'ın söyleşisinden:

(KAYSERİ HAKİMİYET GAZETESİ KÜLTÜR VE EDEBİYAT KÖŞESİ'nden Alınmıştır)

Ozan Melikgazi (Aşık Ziya) Kimdir?

1961 yılında Pazarören beldesinde doğdu. Çocukluğunun büyük bir bölümü Melikgazi köyünde geçmiştir. Sevdasını, köyünün kuzeyine düşen Köşker Dağı'nın karlı eteklerinden almıştır. Eğitimini Mimar Sinan Öğretmen Lisesinde tamamlamıştır. 1983 yılında Kayseri Şeker fabrikasına girdi. Halen orda çalışmaktadır. Evlii Aykut ve Yusuf isimli iki çocuğu vardır.

SÖYLEŞİ:

--Ozanım, ilk şiirinizi kaç yaşında yazdınız? Ayrıca sanat çevresinde "Ekmeği acı gurbetin şairi" diyorlar.
--Yüksel bey, her aşığın bir âhı vardır. Bilirsin ki Anadolu insanı, kapısının önünü gurbet gurbet sayar. Biz gurbet ve hasret kavramıyla büyüdük. Kaynağımız, dağlardaki mor menevşeli yaylaların soğuk sularıyla bezenmekte. Gidenlerin arkasından gözyaşı döküp, ağıtlar yakmak, şiirlerimizin ezgilerinde görülmekte. O yüzden, biz yaban ellere giden köylülerimize, hasretlerine şiir yazmaktayız. Ben, çocukluk yıllarım çileli geçtiği için, ilkokul çağlarında şiir yazmaya başladım. Edebiyatçılarımız, şiirlerime bakarak, "Ekmeği acı gurbetin şairi" diyorlar.

--Kayseri'de edebiyat çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
--Kayseri'de edebiyat denince bir kaç edebiyatçı dostum, arkadaşım aklıma geliyor. Bunlardan; 17 kitaba imza atmış, Kayseri kültürü için çaba harcayan ve başarılı çalışmalar yapan Edebiyat öğretmeni Nurkal Kumsuz var. Diğer arkadaşları da şöyle sıralayabiliriz; Hüseyin Türkmen, Alim Gerçel, Adnan Büyükbaş, Murtaza Ekici, İstiklal gazetesini çıkaran Mehmet Emin Batur, son zamanlarda Kayseri'nin övgüyle bahsettiği yazar Emin Kalkan, Son Ermeni kitabının yazarı Abdullah Ayata, Ozanlığın en güzel sembollerinden olan Ali Baş (Ozan Sezini) ve taşlama türü şiirleri ile son zamanlarda adını duyuran, hemşerim Ozan Erbabi... Türkiye Yazarlar Birliğinin çalışmaları çok hoşuma gidiyor. ANASAM 21 Mart şiir günü dolayısıyla yeni atak yapmıştır. Kayseri kültürünün, bu kuruluştan çok faydalanacağına inanıyorum.

--Bir ozan olarak, kültür ve sanat açısından beklentileriniz nelerdir?
--Üstat, elimde kürekle ateşin başını bekliyorum. Bir bırakırsam, beni de yakar, alemi de. Şairlerin evi yok, sanatlarını icra edecek mekanları yok. Belediyemizden, Kültür Müdürlüğünden, şehrin merkezinde bizlere bir yer verilmesi gerektiğine inanıyorum. Anasam olarak Halk Şairleri Derneği olarak yer mağduruyuz. Bilinir ki şairler, ozanlar dar gelirli insanlardır. Şairini mağdur edenler, gün gelince ülkenin savunmasına er bulamazlar. İnsanlar hayatı edebiyattan öğrenir. Ozanlar, genç nesillere Allah sevgisi, Bayrak sevgisi, vatan sevgisi öğretir. Ozan insan, gönül sevgisi aşkı öğretir. Bir milyon nüfuslu Kayseri'de bir avucun içi kadar şair yazar bulunmakta. Bu ilgisizliğe hayretle bakıyorum.

--Ziya Bey, şiirlerinizden bahsedermisiniz?
--Şiir benim yaşama gayem. Ekmek gibi, su gib mübarektir. Şiirlerimde rahmete, gayrete, zahmete alkış tutarım. Bazen yaralı bir ceylanı, öksüz çocuğuna sarılan anayı, ekmeğe muhtaç babayı, sınırda nöbet tutan asker,, sürüsünü güden çobanı, sevgisini yüreğine gizlemiş sevenleri anlatırım. Bazen Ahmet Yesevî gibi kaşık yapar, dünyanın bütün açlarını doyururum. Bazen Seyyid Burhanettin olurum. Bazen Yunus olur, insan deryasında yürürüm. Bazen Hızır olu, darda kalanlara yoldaşlık eylerim. Bazen Lokman olur, hastalara şifa dağıtırım. Bazen Şeyh şamil olur, Kafkaslarda gezerim. Bir anda cezbeye gelir, gâh gökyüzüne çıkarım, gâh yeryüzüne iner, Hacı Bektaş Velî olur, çile odasında tezgâh dokurum.

--Ozanım, yukarda çile, gurbet ve manevi değerlerimizi andınız. Bunun sizdeki duygusal sevgisi, anlamı nedir?
--Bir gün Mecnun çölde giderken, arkasından bir Bedevi bağırmış:"Bre hey gafil, nereye gidiyorsun?" Mecnun geriye dönmüş, "Ne oldu kardeşim, niçin bağırıp duruyorsun?" Bedevi: "Önümden geçtin, namazımı böldün." demiş. Mecnun o anda kâinatı titretecek bir söz söyler: "Vay ki sana vay! Ben Mevla'nın yarattığı Leyla'nın aşkından gözüm bir şey görmez iken, sen Leyla'yı yaratan Mevla'nın huzurunda beni nasıl görürsün?" der. Biz ozanlar maneviyata çok önem veririz. Leyla'yı, Mevla'ya gidilecek yol olarak görürüz.

--Şairler, şiirlerini yazarken, türkülerini söylerken nelere talip olurlar?
--Şairler öncelikle külfete, zahmete talip olurlar. Şiir yazarken, sazımla türkü söylerken, garip gureba, yetim insanlara yardım edenler gelir aklıma. Sazın mızrabı, teli bile gün gelir ağlar. İşte biz böyle güzel bir çileye talibiz.
 

            Omuzunda tüfeği ile yaylaların, dağların avcısı idi o. Karıncayı bile incitmekten korkan bir avcı… Tüfeği; sazı idi. Yaylası; gönül. Avı; sevgi idi, dostluk idi…
            Bir tek dağ vardı yürek haritasında; gönül dağı.
            Aşık Ziya o gönül dağının şahini  oluyordu kimi zaman. Öylece sessiz uçuyordu gönül dağında. Mavi göklerinde gönül dağının, yorgunluğunu paylaşıyordu gelen geçen turna katarlarının. Sonra sessizliği mızrap olup dokunuyordu sazındaki tellere. Türkçe Türkçe türküler söylüyordu gönül dağının kırgın simasına. Yaylaları, dağları, kuzuları, çobanları anlatıyordu Aşık ziya. Toynaklarının sesi üç kıtadan haber taşıyan kanatlı atları anlatıyordu Aşık Ziya…
            Şiirleri… gönül dağının verimli tarlalarından fışkıran, bereketi Hakk’tan, ışkına durmuş filizdi  şiirleri…  Her biri bir yaşanmışlığın şahidiydi. Dört mevsimdi şiirleri. Hüzünleri ile üşüten, heyecanında gelincikler açan, bayrakla kucaklaşıp toprağa düşen canları anlatırken temmuz sıcağında ciğeri yakan, gönle küsmüşlüklerde gazel yaprağı olup savrulan şiirleri…
            İşte böyle tanıdım Aşık Ziya’yı. Her şeyden önce iyi bir insan, iyi bir dost, adam gibi adamdır Ziya Şahin. Bir insan, tüm yaşanmışlığını, hissiyatını, iç dünyasını ancak bu kadar yansıtabilir sazına ve sözüne… Son kitabı  “DAĞLARA DÖNECEĞİM” de aslında gittiği, döndüğü yer kendi yüreğidir. Dağ gibi yüreği ile dar mekanda daralır o. Sazına sözüne dar gelir suni ortamlar. Yaylalara dağlara döner yüzünü…
            Kimi zaman bir çocuk olur şiirlerinde. Büyük bir kalemle yazdığı şiirler aslında küçük bir çocuğun kocaman duygularıdır. Kırgınca, küskünce ama özlemle babasının ceketini çekiştirerek “sev beni” diyen bir çocuk yansır şiirlerine tuttuğu aynaya…
 Sol yanında anaya özlem vardır hep anaya sevda.. vatana duyduğu sevda gibidir bu sevda.
            Kısacası Aşık Ziyanın şiirlerinde aile bağları, toplumsal sorunlar gibi sosyal konulardan  tutun da vatan-millet sevgisine kadar her konu itina ile işlenmiştir. Ama illaki sılaya hasret ve  zamanın akışına inat geçmişe özlem… Tüm bunları gönül dağında toplamıştır Aşık Ziya. Bu gönül dağının feryadı ise sazının tellerine çarpmış ve yankı yankı türkü olmuştur onun dilinde.
            Dağların ozanı… Yürek adamı… Okkalı şair Aşık Ziya’ya başarılarının devamını diliyor “iyi ki varsın ozan” diyorum.
 


 
***************************

*****GÜZEL TÜRKÇE'M*****

******HABERLER****** ***SON DAKİKA HABERLERİ*** *******GAZETELER*********** *******************

Günlük Burç
 
Bugün 11 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!

........Sitede şu an hit counter çevrimiçi kişi var.