SEVDA ŞİİRLERİ
ÇİMEN GÖZLÜM
Aylar hasretinle yandı tutuştu
Gurbete gidenler geldi kavuştu
Telli turnam ağ pınarla buluştu
Bizim kavuşmamız zor çimen gözlüm
Yağmur oldum dereleri çağlattım
Gülistan bağında güller bağlattım
Dağ başında çobanları ağlattım
Umuduma yağdı kar çimen gözlüm
Baharlar geldi de yayla şenlendi
Kuzular büyüdü bebek dillendi
Ayrılığa yandım yürek küllendi
Hasretin ateşten bir kor çimen gözlüm
Ben ölürsem zalim bayram eylesin
Bir suçum var ise gelip söylesin
Âşık Ziya şu dünyayı neylesin
Felek olmadıysa yar çimen gözlüm
VİCDAN
Gül yaprağım can yoldaşım
Sele döndü şu gözyaşım
Dağ başın da mezar taşım
Gelip beni bulsan yârim
Vicdan yârim vicdan yârim
Yok mu sende vicdan yârim
Ben bunları hat etmedim
Bana düştü hicran yârim
Seni dağda kar eyledim
Şu gönlüme yar eyledim
Ben dünyayı dar eyledim
Bir gün olsun sorsan yârim
SELAM VERMEZİM
Gün uzanır akşam usulca gelir
Sensizlik ruhuma bin hüzün verir
Gözler uzaklara bakar nemlenir
Nerde kaldın benim selam vermezim
Kıymet bilmezim gelip görmezim
Gezdiğin yollara ağıtlar yaktım
Bazen yağmur oldum sel gibi aktım
Çıkıp akşamınan yoluna baktım
Nerde kaldın benim selam vermezim
Gelip görmezim halden bilmezim
Dağlar kara hasret ben ise yâre
Gönlümde çığlıklar bin pare pare
Saçlarımda aklar bulunmaz çare
Nerde kaldın benim selam vermezim
Halden bilmezim gelip görmezim
AKŞAMÜSTÜ
Gözlerim buğulu senden uzakta,
Tutulmuş serçeyim ökse tuzakta,
Yaz günü kalmışım karda kızakta,
O yüzden ağladım dün akşamüstü.
Artık kapatmışım gönül kapımı,
Değiştiremezdi kimse yapımı.
Kızıl gurubunda güneş batımı,
Yüreğim dağladım dün akşamüstü.
Çoban yıldızına seni anlattım,
Dağda ceylanları bile ağlattım.
Kaç gece söylettim seni dinlettim,
Derdimle çağladım dün akşamüstü.
Sen varken bu şehir anlam kazandı,
Günler aktı gitti, gölge uzandı.
Deli gönül yandı bitti, usandı,
Yaramı bağladım dün akşamüstü.
ARAYIŞ
Bilmem ki bu yerler dağ mı ova mı?
Gitsem bulur muyum ben de yuvamı?
Turnam yolun nere bizim ele mi?
Sen götür, ben haber salamıyorum.
Her gece orda bir yaslanan mı var?
Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
Uzaktan bana bir seslenen mi var?
Ne diyorsa sesin alamıyorum.
Beklerim gündüzü, geceler iner,
Beklerim geceyi, yıldızlar söner.
İçim de bir yara durmayıp kanar,
Neresi? bulup da silemiyorum.
Sordum yolculara, gören olmamış,
Selamı sabahı alan olmamış.
Saatim dolmamış, günüm dolmamış,
Gurbeti bitirip gelemiyorum.
Kimseye derdimi anlatamadım,
Çok fırsat kolladım, atlatamadım,
Seni başkasıyla aldatamadım,
Senden başkasını sevemiyorum.
GURBET
Nerde köyün hani gardaş
Aramadı beni yoldaş
Yatak diken yastığım taş
Adı batasıca gurbet
Sayka kalasıca gurbet
Dağlar dağlardan aralı
Şu gönlüm zaten yaralı
Kaderim baştankaralı
Adı batasıca gurbet
Soyka kalasıca gurbet
GÜLÜMSE
Bakarsın ardından giden yollara
Bin türlü hasreti güden yıllara
Haline bakıp ta gülen kullara
Ne olur boş verip biraz gülümse
Belki de düşersin yangın yerine
Belki de inersin daha derine
Kapıldıysan eğer zalim birine
Ne olur boş verip biraz gülümse
Yar dersin sırtına iner darbesi
Kendin gibi görme herkesi
Yaralı ceylanın kanar sinesi
Ne olur boş verip biraz gülümse
Unutma adalet dağıtmaz dünya
Gördüğüm mutluluk bir anlık rüya
Çektiğin dertleri kaldır at suya
Ne olur boş verip biraz gülümse
Güllerin düşmanı bülbül olurmuş
Nerde bir gül varsa arar bulurmuş
Kötülükten ağaç bile kurumuş
Ne olur boş verip biraz gülümse
Yol bitince insan döner Allah’a
Akşamlar muhtaçtır gelen sabaha
Âşık Ziya’m derki sevmem bir daha
Ne olur boş verip biraz gülümse
İNTİZAR
Aklıma düştü yâr bu akşamüstü
Mevsimlerle aylar yıllar küstü
Bana mıydı zalim feleğin kastı
Allah seni yaksın küle döndersin
Bir yudum sevgiye bir yudum aşka
Muhtaç etsin Mevlâm dilemem başka
Dilin den düşmesin eyvah la keşke
Hazan yeli değmiş güle döndersin
Rüzgârın önünde dağa savrulup
Ümitlerin gitsin gözden kaybolup
Bir zalim avcıya okla vurulup
Yerini yurdunu çöle dön dersin
Senide ağlatır kaderle felek
Yastık diken olsun yorgansa şelek
Heba olsun onca verdiğin emek
Suları kuruyan göle döndersin
Benden yardım iste son nefesinde
Düğümler dizilsin can kafesinde
En mutlu günün de her hevesinde
Allah seni yaksın küle dön dersin
Hazan yeli değmiş güle döndersin
BANA KALDI
Ah ben şu dünya da devran sürmedim,
Gözünen gördüğüm göz bana kaldı.
Dost bağında gonca gülün dermedim,
Duyduğum kötü laf, söz bana kaldı.
Baharlar geldi de yayla şenlendi,
Kuzular büyüdü bebek dillendi,
Ayrılığa yandım yürek küllendi,
Ocaklar karardı köz bana kaldı.
Sandım ki ayrılık onu da yakar,
Çıkar akşamınan yoluma bakar.
Gülistan bağında yârim gül kokar,
Baharlarım soldu güz bana kaldı.
Âşık Ziya’m gurbet elde çürüdü,
Yağmur yağdı çayır çimen yürüdü.
Nazlı yar peşinden beni sürüdü,
Gezdiğin yollardan toz bana kaldı.
BENİM
Gurbet elde yana yana gezdiğim
Aklına düşüp de sormaz yar benim.
Karlı dağlar aşıp düştüm çöllere,
Peşimi bırakmaz yine kar benim.
Âlemi cihanda geçti de sözüm,
Karayı gecede seçti de gözüm.
Kırk senedir küle döndü de közüm,
Peşimi bırakmaz yine kor benim.
Helali kazandım haramdan kaçtım,
Elimde ne varsa savurdum saçtım,
Derdimi kâmile, Kemale açtım,
Peşimi bırakmaz yine zor benim.
Firkatim sızıyı semaver yaptı,
Güttüğüm kuzuyu canavar kaptı.
Âşık Ziya’m sana bilmem ne çarptı,
Peşimi bırakmaz yine zar benim.
BİR AN ÖNCE
Artık dayanmaya gücüm kalmadı,
Eğer geleceksen gel bir an önce.
Beni götür dedim yollar almadı,
Mektubu seherde sal bir an önce.
Unutmam geçse de yıllar aradan,
Reva görmüş böyle yüce yaradan.
Güllü bahçelerde gezdim sıradan,
Uzat tutunayım dal bir an önce.
Kaç mevsim geçti de soldu baharlar,
Kaç kez kurudu da aktı pınarlar,
Göçmen kuşlar sılasına uçarlar,
Geldiğinde de kapım çal bir an önce.
Deli gönül deli olmuş döneler,
Tan yerine hasret kalır geceler.
Ben gibi gurbete düşer niceler,
Yanıma gelip de kal bir an önce.
CAN KIRMA
Gül kırma benim cananım,
Dil kırma güzel maralım.
Dal kırma gönlü yaralım,
Can kırma oğlum, cananım.
Dünya fani insan geçer,
Yaşayanlar bir gün göçer,
Ecel istediğin seçer,
Can kırma oğlum, yaranım.
İnsanın kalbidir mabet,
Sen niyazına devam et.
Kötü söze biraz sabret,
Can kırma oğlum, evladım.
Değer biçilmez insana,
Sis çalar gönül dağına,
Hazanlar düşer bağına,
Can kırma oğlum, sevdalım.
Gül gözünen sevilirmiş,
Kötü, insanı devirirmiş.
Dost yolunu çevirirmiş,
Can kırma oğlum, devranım.
ÇOBANYILDIZI
Adı Zamantılı, Türkmendir soyu,
Dağları karlıdır, alaca koyu.
Beli ince, narin, sunadır boyu,
Beni benden aldın Çobanyıldızı.
Ela gözlerinin gizemi yakar,
Nazlı ceylan gibi hüzünlü bakar.
Kayalardan sızar, gönlüme akar,
Beni taşa çaldın Çobanyıldızı.
Yorgun turna gibi çöle akınca,
Seher vakti açan güle yakınca,
Gözlerim kör oldu küle bakınca,
Nerelerde kaldın Çobanyıldızı?
Var mıdır sen gibi güzel, dünyada?
Bazen hayallerde, bazen rüyada.
Geleceksen tez gel, koyma feryada,
Görünmez mi oldun Çobanyıldızı?
Ayrılır mı seven, nazlı eşinden?
Az mı gezdim yıllar yılı peşinden?
Âşık Ziya’m çıkmaz oldu düşünden,
Hasretten mi soldun Çobanyıldızı?
Neden kayıp oldun Çobanyıldızı?
DEMEDİM Mİ?
Dur esme delice ey zalim rüzgâr,
Bana yardan haber getirmedin mi?
Araya gurbetin kahrı gireli,
Neler çektiğimi söylemedin mi?
Dağlar kıvrım kıvrım, gönlüm sılada,
Bağlandı yollarım kaldım burada.
Arayıp sor beni ara sıra da,
Benim yollarımı gözlemedin mi?
Mevsimleri sensiz yaşadı gönlüm,
Zaman durdu sanki, kısaldı ömrüm.
Sensiz şu dünyada yaşarken öldüm,
Hatırım yok muydu özlemedin mi?
DERTLİ PINAR
Sensiz geçen günler ağlar,
Derdime dermandır dağlar,
İncecik bir sesle çağlar,
Ağla bize dertli pınar.
Sen bana yan bende sana,
Ayrılık kor düştü cana.
Geceleri kana kana,
Ağla bize dertli pınar.
Ceylanım sana geldi mi?
Saçından bir tel verdi mi?
Bir sen anlarsın derdimi,
Ağla bize dertli pınar.
Güneş salınıp batarsa,
Turnam süzülüp akarsa,
Çobanlar ateş yakarsa,
Ağla bize dertli pınar.
DOSTA GİDELİM
Bir mektup yazıp da dosta gidelim
Ne postacı olsun ne de postası
Şu kırık kalpleri tamir edelim
Ne doktoru olsun ne de hastası.
Düşelim seninle hayat yoluna
Ne atları olsun ne arabası
Tenezzülüm yoktur dünya malına
Ne pulları olsun ne de parası
Verir rızkımızı Mevlay-ı Yezdan
Hakikat ışığı yanar mecazdan
Bir çağrı gelirse bize Hicazdan
Ne vasıta olsun ne vasıtası
Hal bilir dost ile varam menzile
Dağları delelim vurup gürz ile
Halimi arz edem mahcup yüz ile
Ne sorgucu olsun ne de sorgusu
Sen bana kefil ol ben de aşkıma
Yer verme kaygıma haklı kuşkuma
Mahsuben sevdamı saydır borcuma
Ne borcumuz olsun ne de borçlusu
KADİR BİLMEZİM
Sana bu mektubu dün gece yaktım
Şaşırdım aklımı fikrimi bozdum
Kendime bir değil bin defa kızdım
Sen beni yüz üstü bırakıp gittin
Gel kadir kıymet bilmezim
Gel gel dağlarım duman
Halım çok yaman
Derim aman aman
Mecnun görse bizi kıskanır derdin
Bu gönül seninle paslanır derdin
Başımız toprağa yaslanır derdin
Ne yazık ki beni bırakıp gittin
Gel kadir kıymet bilmezim
Gel gel dağlarım duman
Halım çok yaman
Derim aman aman
YARALIYIM TURNAM
Sensiz geçen günler aylar boyunca
Beni boynu bükük yalnız koyunca
Feryadımı arşı âlem duyunca
Hicran düştü yüreğime nerdesin
Turnam Turnam Turnam
Yaralıyım turnam ben yorgunum Turnam
Gözüm yaşı döndü azgın sellere
Hasretler yükledim esen yellere
Mecnun olup düştüm ıssız çöllere
Hicran düştü yüreğime nerdesin
Turnam Turnam Turnam
Yaralıyım turnam çok yorgunum Turnam
HATIRINA SÖZ MÜ DEĞDİ
Ne oldu sana böyle yârim
Sanki benden bıkmış gibisin
Gül yüzüne gölgeler düşmüş
Kaşlarını yıkmış gibisin
Yüreğine köz mü değdi
Gözlerine göz mü değdi
Hatırına söz mü değdi
Sen canından bıkmış gibisin
Dağların kül rengini
Şu feleğin menendini
Bulamadın mı dengini
Şen canından bıkmış gibisin
SENİ GELİN ETTİM
Biliyorum ayrılık var
Yüreğimde derin sızım
Ne yaptıysam olmuyor ki
Bir başkadır yerin kızım
Gülfidanım can bebeğim
Tomurcuğum can çiçeğim
Hasretini çekeceğim
Seni gelin ettim kızım
Anladım ki dünya yalan
Evim barkım oldu talan
Gizli gizli ağlar anan
Seni gelin ettim kızım
Âşık Ziya’m gurbet acı
Başındaki telli tacı
Sendin derdimin ilacı
Seni gelin ettim kızım
DUVARLARA
Senin hatıranla doldu her gecem,
Güneş nasıl doğar sor sabahlara.
Yalnızlık içimde dolmayan çilem,
Gurbet ateşini kor duvarlara.
Sanki bir ses geldi, ürperdim kalktım,
Bir an hayalini karşımda sandım.
Bir sigara yakıp resmine baktım,
Benim hayalimi sor duvarlara.
Tükenmiş yazmıyor gönül kalemi,
Gönlümdeki derdin sensin elemi,
Duydum ki giymişsin beyaz kefeni,
Gömmüşsün aşkımı yar duvarlara.
Bazen güneş doğar çıkar tohumlar,
Gizemlidir gizli olur doğumlar.
Boğazımda kırk kat oldu boğumlar,
Paylaştığım derdim sır duvarlara..
GELİNE BAKIN
Yollar gelir geçer yârin köyünden,
Kele gurban olam yoluna bakın.
Ayrı düşmüş benim gibi gülünden,
Kele gurban olam gülüne bakın.
Bir yumar, bin döker ahu gözünden,
Firkat çalar demi canı özünden.
Kelam kadim olur tatlı sözünden,
Kele gurban olam diline bakın.
Ceylanlarım seni görür kıskanır,
Huma kuşu gibi yürür seslenir,
El değmemiş yaylalarda beslenir,
Kele gurban olum eline bakın.
Âşık Ziya’m soramadım adını,
Alamamış şu dünyanın tadını,
Hangi aşiretten, kimin kadını,
Dengine düşmemiş geline bakın.
GELMEZ
Akşam olur, sabah olur,
Gece gelen yolu bulur,
Göz içinde yaşım durur,
Kirpiğim kırpmaya gelmez.
Sunalar uçuşur gölde,
Kokuların gelir yelde,
Boz bulanık akan selde,
Yağmur yağdırmaya gelmez.
Uzaklara giden yolcu,
Hasretlik zehiri acı,
Başına giydiğin tacı,
Çıkarıp atmaya gelmez.
Meyletme vefasız yâre.
Yürek olur pare pare.
Sana söyledim kaç kere.
Kırılıp sarmaya gelmez
Sevgini katma riyaya,
Aldanma yalan dünyaya.
Küsmesin Âşık Ziya'ya
Sevip avrılmaya gelmez
GİBİSİN
Garipler ağlarmış aşka düşünce
Akşamın ardından hüzün çökünce
Gurbet elde hayalini görünce
Gözlerimden akan yaşlar gibisin
Gibisin gibisin canım gibisin
Gibisin gibisin ruhum gibisin
Dön gel artık dön gel kalma gurbette
Gözlerimden akan yaşlar gibisin
Hasretin yar etti beni dertlere
Susadım birtanem diyen gözlere
Mutluluk gülüyor her gün ellere
Mektuba yeniden başlar gibisin
Sensiz yaşanır mı bir de bana sor
Hasretin acısı dağlar gibi zor
İstersen al beni ister kanat vur
Güneye göç eden kuşlar gibisin
Senden habersizce adım atmadım
Sabah da doğmadım akşam batmadım
Zorda kalsam bile seni satmadım
Müşkülde kaldığım işler gibisin
Karlı dağda nöbet tuttuğum zaman
Vadiler düz olur yorulmam inan
Sen bende bir cansın vallahi canan
Mecnuna benzeyen aşklar gibisin
Çiğdemler açınca bahar öğünür
Kavuşmayan kavuşana yerinir
Âşık Ziya’m gülşen sana görünür
Bağrıma bastığım taşlar gibisin
GÖRDÜNÜZ MÜ?
Sibirya'dan gelen telli turnalar,
Geldiğiniz yerde yar gördünüz mü?
Gönlüm yar aşkıyla tutuşur yanar
Söndürmeye dağda kar gördünüz mü?
Bana kalmış şu dünyanın zulümü,
Kimdedir bu ilmeklerin çözümü,
Pus bağladı aldı iki gözümü,
Görmeyen gözlerde fer gördünüz mü?
Kimseler çekmedi benim nazımı,
Tabipler getirin alsın sızımı.
Elimden aldılar gönül sazımı.
Mızrabı inleten tel gördünüz mü?
Âşık Ziya’m dem-i devran sürmedin,
Yârin sinesinde gülü dermedin.
Eşiğine yatıp postu sermedin,
Derdimin dermanı gül gördünüz mü?
GÖVEL ÖRDEK
Davran hele, deli gönül davran ha,
Gövel ördek göle yuvasın kurmuş.
Tor şahan dolaşır gelir aman ha,
Pençesi kanlıdır, avını vurmuş.
Sorma kimlerdendir, yolu bilinmez,
Geldiği yolardan, dağdan inilmez.
Ülfet edip, gaybetine sevilmez,
İkrar veren yâri sözünde durmuş.
Gövel ördek konma bataklık yere,
Avcı gelir vurur, düşürür yere.
Benim önümdeki kuruyan dere,
Yosunu bağlayıp çalıyı sarmış.
Âşık Ziya’m gurbet seni tanıyor,
Akşam karanlığı teni sarıyor.
Günleri, ayları, yılı sayıyor,
Vefasız âlemden ömrümü çalmış.
HABER GELMEZ
Bak batıyor yine kaybolan günüm,
Ben ağlarım eller ediyor düğün.
Kaderinen olduk sanki kör düğüm,
Yine nazlı yardan bir haber gelmez.
Hiç akmıyor mapushane çeşmesi,
Kolay mı genç yaşta kahır çekmesi,
Hiç bitmeden artar gurbet çilesi,
Aklına düşüp de selamın vermez.
Kaç gece rüyamda seni bekledim,
İpek saçlarını koklayım dedim.
Çaresiz hasrete hasret ekledim,
Acıyıp halime gözyaşım silmez.
Penceresi küçük, demir kapanı,
Gördün mü tahliye olup çıkanı.
Garip gönlüm yetim zaten yaralı,
Şad olup gönlüme yüzüme gülmez.
HANDE GÜLÜM
--İnce ailesinin biricik kızı Handegül'e şifalar dileğiyle—
Bahçemde açılan tomurcuk gülüm,
Çektiğin acılar tarifsiz zulüm,
Sen ağlama yavrum, büküldü belim,
Handegül Handegül meleğim yavrum.
Başıma toplandı konu komşular,
Hastanede bana soru sordular.
Derdin yetmez gibi beni yordular,
Handegül Handegül çiçeğim yavrum
Ağlamaktan kan oturdu gözüme,
Kimse inanmıyor artık sözüme.
Dağlar gibi yükler çöktü dizime,
Handegül Handegül bebeğim yavrum.
Nazar değdi sana doğduğun zaman,
Hastane kapısı ölümden yaman.
Kime gidip hangi kapıyı çalam?
Handegül Handegül dileğim yavrum.
Karlar yağdı inan yavrum saçıma,
Hiçbir doktor çare bulmaz acıma.
Sen çocuksun, ortak oldun suçuma,
Handegül Handegül bebeğim yavrum.
Doktor "ne içirdin" dedi çocuğa,
Dedim "pazarcılar koymuş açığa"
Körpecik tenine değen bıçağa,
Ağladım titredim bebeğim yavrum.
Ne yapalım yavrum, kadermiş meğer,
Adaklar adadım kalkarsan eğer.
Senin bir gülüşün dünyaya değer,
Handegül Handegül çiçeğim yavrum.
Sakın korkma kızım, iyi olacak,
Elbet Mevlam sana çare bulacak.
Baban sana cici bebek alacak,
Handegül Handegül meleğim yavrum.
Ne bilirdim Ankara'nın yolunu,
Yaradanım darda koymaz kulunu.
Ver bebeğim, uzat bana elini,
Handegül Handegül çiçeğim yavrum.
Âşık Ziya’m baktım baba gözüyle,
Anlattım ananın acı sözüyle.
Şifalar diledim gönül sazıyla,
Handegül Handegül çiçeğim yavrum.
KIRILDIN
Deli gönül sana gücüm yetmedi,
Yazlara vuruldun kışa kırıldın.
Yılların yorgunu düştü bedenin,
Yollara vuruldun, yola karıldın.
Önündeki sanki Zümrüd-ü Anka,
Sığmadın bir yere, ne eve, barka.
Merdiveni saydım varmışsın kırka,
Başını vurduğun taşa kırıldın.
Kağnıyı çekmeyen öküze küstün,
Maksadın ne idi kimeydi kastın?
Her zaman çürüyen tahtaya bastın,
Kurunun yanında yaşa kırıldın.
Âşık Ziya’m sana sorarlar bir gün,
Ömrünü nerede harcadın, düşün,
Veresi sormazlar cevabı peşin,
Ermeyen aklına başa kırıldın.
KÖZ OLUR
İnceden inceye yağmur başladı.
Toplanır derede yâre göz olur.
Birikir çörtenden akar üstüne.
Benim yüreğimi yakar köz olur.
Serçeler oynaşır biriken suda,
Alıcı kuş gelmiş serçemi yuta,
Canlıyı cansızı yaratan Hüda,
Birleşir âlemde kelam söz olur.
Kadrini bilmezler ele gidersen,
Kem sözü konuşur zemmi güdersen,
Bülbül gibi gonca güle küsersen,
Yeşilin kaybolur rengin boz olur.
KUCAKTIR
Senin için acı duydum gurbette,
Kırıldı ümidim benim hasretle.
Sen de bana sitem edip kahretme,
Gönlümdeki sevgin kucak kucaktır.
Gündüze gece der, oldum her zaman,
Felek kesti yolum vermez ki aman.
Var mı benim gibi gurbette kalan,
İçimde özlemin kucak kucaktır.
Bahar gelmez oldu bizim kışlaya,
Turnayınan haber saldım sılaya,
Bir haber getirin Âşık Ziya'ya,
Gönlüm de hasretin kucak kucaktır.
KÜSKÜN RESİMLER
Bir kördüğüm oldu sensiz yaşamak,
Ellerimde kaldı eski resimler.
Hayal oldu artık seni aramak,
Mektuba, şiire küstü resimler.
Ümitler peşinde koştum yıllarca,
Yağmur gibi dertler yağdı sağnakca.
Sensiz o yıllara bakıp andıkca,
Rüzgâra kapılıp esti resimler.
Gurbete çıkarken yazıp vermiştin,
Yokluğumda bunu oku demiştin.
Arkasına yazıp bir kalp çizmiştin,
Senden umudunu kesti resimler.
NEREYE KADAR?
Sensiz karşıladım geçen yılları,
Unuttum mevsimi, giden ayları.
Nerde acep bizim sıla yolları?
Benim bekleyişim nereye kadar?
El mi oldu bana dostum diyenler?
Dost görünüp, dost kanına girenler.
Siz söyleyin, üçer beşer gidenler,
Benim özleyişim nereye kadar?
Taşıdım bunca yıl canda hasreti,
Yeksan olasıca zalim gurbeti.
Bedenim dizime verse gayreti,
Yolun gözleyişim nereye kadar?
Merhamet etmezler gözüm yaşına,
Adın yazdım kirpiğime, kaşıma.
Zehir kattın felek, tatlı aşıma,
Sana serzenişim nereye kadar?
OLUR
Kişi sevdiğini arar bulursa
Bir başka âleme geçen hal olur
Yalnız ondan yardım ister olursa
Sevdiğine layık ehven kul olur
Tarak ülfet eder zülfün tararken
Melekler imrenir sana bakarken
Seher vakti arı çiçek ararken
Yar dilinden düşen sözler bal olur
Turna gözlüm yumma güzel gözünü
Mercan düşer yakar demi özünü
Yere koyma yer incitir dizini
Konak konak göçen yayla yol olur
Dağlar kucak açmış beni bekliyor
Keklikler derdime dertler ekliyor
Bulutlar yağmuru bana yüklüyor
Gözlerimden akan yaşlar sel olur
Gün ağarır yaylaların üstüne
Kurt bürünür kuzuların postuna
Pançalayıp götürürsen dostuna
Tomurcukken açan gonca gül olur.
Âşık Ziya’m dem alır yar elinden
Arı olur bal alır yar dilinden
Turnaların kanadından telinden
Gün ola ki belki yardan gel olur
ÖĞRETMEDİN Kİ...
Üzülme demiştin bana giderken,
Senin gözlerinden süzülen neydi.
Varlığın bana hayat verendi,
Sensiz nasıl gülünür öğretmedin ki.
Deli gönlüm yalnız senin izinde,
Sarhoş olmak varken hasretin ile.
Boşa benden sevinmemi isteme,
Sensiz nasıl gülünür öğretmedin ki..
Düşlerim kayboldu seni ararken,
Aynalar kırıldı saçım tararken,
Mürekkebim bitti sana yazarken,
Sensiz nasıl gülünür öğretmedin ki..
Kimsenin ettiği yanına kalmaz,
Kimse sevenlerin ahını almaz.
Dolanıp çevrinip kapımı çalmaz,
Sensiz nasıl gülünür öğretmedin ki...
SANA SAKLADIM
İnci gibi düşer yağmur üstüme,
Düşen damlaları sana sakladım.
Doldurdum pınardan gönül testimi,
İçtiğim suları sana sakladım.
Gül yaprağındaki çiği topladım,
Çiçekleri senin için kokladım.
Yalnız sana coştum, sana çağladım,
Kaynayan pınarı sana sakladım.
Beyazlar içinde gördüm öylece,
Rüyamda sen bana gülümseyince,
Dostlara anlattım seni dün gece,
Asırlık çınarı sana sakladım.
SENİN YERİNE
Sen ağlama suna boylu sevdiğim,
Ben yanar ağlarım senin yerine.
Gasavet düşmesin o gül yüzüne,
Karalar bağlarım senin yerine.
Susuz kaldın ise, suyu veririm,
Gel dersen, öteden çıkar gelirim.
Kar suyu misali akar eririm.
Coşarım çağlarım senin yerine.
Dağlardaki karlar tülbent beyazı,
Görmedim baharı, görmedim yazı.
Yüreğime attın ateşi, közü,
Sinemi dağlarım senin yerine.
SESLENİŞ
Kuzumu kurt aldı karşı dağlarda,
Gezemedim bahçelerde, bağlarda.
Telef oldum yâre, ben o çağlarda,
Ya ben kime derdim yanam, ağlayam,
Sıralandı derdim sinem dağlayam.
Uzat tutunayım saldığın ipe,
Zincirim kırıldı çakıldım dibe,
Karanlıkta kaldım ben gündüz güpe,
Ya ben kime derdim yanam, ağlayam,
Sıralandı derdim sinem dağlayam.
Yüküm kumaştandır satamaz oldum,
Bir kötüye mehil katamaz oldum.
Sırça saraylarda yatamaz oldum,
Ya ben kime derdim yanam, ağlayam,
Sıralandı derdim sinem dağlayam.
SÖYLEDİLER Mİ?
Yirmi bir yıl geçti, baktım ki geri,
Günler özlemimi söylediler mi?
Gözlerim ufukta gözledim seni,
Aylar özlemimi söylediler mi?
Baktım ki aynalar yalan söylüyor,
Çaldığım sazımın teli inliyor.
Yıldızlara baktım, beni dinliyor,
Yıllar özlemimi söylediler mi?
Yalancı sevdalar ellerin olsun,
Turnalar uçuşup yârimi bulsun.
Seni seven âşık gurbette kalsın,
Fallar özlemimi söylediler mi?
Kabullendim seni, yenildim artık,
Albümü çevirdim, bir mektup yırtık.
Yatağı yorganı gurbete sardık,
Yollar özlemimi söylediler mi?
VAR ONA SÖYLE
Kendi gidip, beni koydu yalınız,
Izdırap çekmesin, var ona söyle.
Halimi arzedip yâre salınız,
O da gam çekmesin, var ona söyle.
Bülbülün çektiği dilinden olur,
Yağan yağmur düşer yolunu bulur.
Onun da yaprağı, dalları kurur,
Boşuna ekmesin var ona söyle.
Benim de yuvam var, eşim çok hanım,
Elimde değil ki, zayıf bir yanım.
Hasreti yakıyor, kor oldu canım,
Kendini yakmasın var ona söyle.
Dilerim Allahtan hüzün görmesin,
Boşuna ağlayıp kendin yormasın.
Esen yellerine selam salmasın,
Yoluma bakmasın var ona söyle.
YÂRE GİDERMİŞ
Sana ne değdi de boynunu büktün?
Yükünü hancıya yolcuya yıktın?
Ne zaman sel oldun çağlayıp aktın?
Seller aka aka yâre gidermiş.
Bu yolların elbet yolcusu vardı,
Bu hanların elbet hancısı vardı.
Seni kim topladı seni kim sardı,
Yollar aka aka yâre gidermiş.
Şu tutmayan dizler nerde yoruldu,
Şu görmeyen gözler kime vuruldu.
Kimlere aldandı, kime kırıldı,
Güller aça aça yâre gidermiş.
YÂRE SİTEM
Şuna bakın hele, şu kimin yâri?
Beni ardı sıra çok dolaştırdı.
Elimde kelepçe açsaydı bari,
Esaret kampında çok çalıştırdı.
Bülbüle nazire yaptım yıllarca,
Kederler giyinip çıktım aylarca.
Çok çiçek dolaştım, uçtum aylarca,
Beni dikenlere çok dolaştırdı.
Zannettim ki, dünya onsuz yaşanmaz,
Bulutlar ağlamaz, yağmur boşanmaz.
Giymez gelinliği, takı kuşanmaz,
Beni yokluğuna çok alıştırdı.
Âşık Ziya’m kaldım zarda dert ile
Gözyaşım çevirdim, tuttum bend ile,
Fitil oldum duvardaki kandile,
Yaktı çırasını, hep tutuşturdu
YILDIZLARA GİTTİM
Yıldızlara gittim seni sormaya,
Hiç biri dönüp de bana bakmadı.
O yârin lebinden bir kez sormaya,
Biri çırasını calıp yakmadı.
Sana küsmüşlerdi halime bakıp,
Yâd eyledim seni uykuya dalıp.
Birini benzettim sana tıpatıp,
0l görüp gönlüme biri akmadı.
Gülşen sarayına bahçıvan oldum,
Nar-ı Beyzayı da elimde buldum.
Çiçekler açarken sararıp soldum,
Kimse yakasına beni takmadı.
KORKUYORUM
Eyvah gönül yıllar oldu
Bahçemde güllerim soldu
Saçlarına aklar doldu
Yaşlanmaktan korkuyorum
Musa gibi tur dağında
Şeyda bülbül dost bağında
Gençliğimin son çağında
Taşlanmaktan korkuyorum
Dil ile ikrarı verdim
Günden güne artar derdim
Varımı yoğumu serdim
Borçlanmaktan korkuyorum
Âşık ziya gönül külü
Diken arasında gülü
Mecnuna vermedim çölü
Suçlanmaktan korkuyorum |